Epey bi aradan sonra okuduğum ve paylaşmak istediğim birkaç kitaptan bahsederek başlayacağım söze...
Kitaplardan ilki, içinde bulunduğu konulardan ve yazarlığı dışındaki gündeminden hep rahatsızlık duyduğum; sık sık eleştirdiğim Elif Şafak'ın popüler kitabı "Aşk". Çok seven de var, eleştiren de; hikayeyi yetersiz bulan var, fazla gelen de... "Mevlana ve Şems" hakkında daha önceleri çok okuduğum, araştırdığım halde ben sevdim romanı. Yazarın, herkesin gözünden hikayeye bakma fikrini ve günümüzle bağlantısının kahramanı Aziz Zahara'yı özellikle sevdim... Sırf okuyan bir insanı daha iyi bir insan yapması ihtimali yüzünden bile Elif Şafak için artık kötü söz söylemem... Fırsat bulmuşken yayınevi için birşey söylemem mümkün sadece. Pembe kapaklı bu kitabı erkekler okumak istiyorlarmış ama ellerinde gezdirmekten ve renginden utanıyorlarmış. Yayınevi ve yazarın ortak kararıyla yeni baskılar kül rengi çıkmış. Tamam çok popüler oldu bu roman ama kitap hala daha çok bir kültür ögesi. Renginden dolayı bir kitabı okumayı reddeden biri onu okusa n'olur, okumasa ne... Bence okuyun, hem de pembesinden...
Sevdiğim bir paragraf: "Ah minel aşk! Aşk'tan önce Aşk'tan sonra... Aşk yeryüzündeki en eski, en dirençli gelenektir. Aşık dışlanır ama dışlayamaz. Aşık incinir ama karıncayı bile incitemez. Aşık olunca anlarsın. Yüreğin bir kadife keseye dönüşür, içinde sırma bir yumak; sen bu yufka gönülle kimselere kıyamazsın. Yaşayan ve yaşamış aşıkların safına katılırsın. Korkma! Aşk'ta yok olunca zahiri tarifler, zihinlerdeki kategoriler buhar olur uçar. O noktadan itibaren "Ben" diye bir şey kalmaz. Tüm benliğin olur koca bir sıfır. Orada ne şeriat kalır, ne tarikat, ne marifet. Sadece ve sadece hakikat..."
Diğer kitap aslında ilginç bir tez... İntihar eden şair Nilgün Marmara'nın yine intihar etmiş başka bir şair olan Sylvia Plath hakkında kaleme aldığı, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü lisans mezuniyet tezi. Marmara'nın orijinalinde İngilizce olarak yazdığı bu metin, Dost Körpe tarafından çevrilerek ilk kez 2006 yılında yayımlanmış. Plath'ın "Sırça Fanus" adlı kitabını ya da en azından "Lady Lazarus" adlı ünlü şiirini bilenler, yazarın dünyasını az çok tanımışlardır. Nilgün Marmara'nın kaleminden çıkan eserlerin sayısının azlığı nedeniyle, yazdığı "tez" olsa bile bu kitabı daha önemli bir hale getiriyor bence. "Sylvia Plath'ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi" kısa, net ve iki şairin karşılaşma noktaları açısından ilginç bir kitap. Hem okuduktan sonra "Sırça Fanus" adlı kitabı daha da merak edebilirsiniz...
Sevdiğim bir paragraf: "Lady Lazarus'ta, kişisel acı dünyasıyla ortak acı dünyasını birleştirmeyi başarır. Plath, psikolojik zayıflığını ifade eden konuşmacıda odaklanır. Kendini başarılı ve intihara meyilli bir yaratıcı, dinleyicileriniyse insan doğasının faşistçe yönlerini taşıyan sadistler olarak görür. Sonunda, reenkarnasyon yoluyla, "insanlıktan" intikam alabilecek bir cadıya dönüşür..."
Üçüncü kitap aslında bu dönem yeniden okuduğum bir kitap. "Nietzsche Ağladığında" müthiş kurgusu, roman dili ve büyüleyici şahsiyetleriyle dönem dönem tekrar okunması gereken bir kitap bence. Irvin Yalom'un zeki ve usta kalemi tüm kitaplarında kendini ele veriyor gerçi ama bu kitap felsefi açılımların zorlayıcılığının altından kalkabilmesi nedeniyle daha çok övgüyü hakediyor. Doktor Breuer karakterine yakınlık duymayan ya da Nietzche'nin söyledikleri üzerinde uzun uzun düşünmeyen var mıdır bu kitaptan sonra bilemiyorum. Bildiğim okunması şart olan kitaplar listesindeki çok iyi derecesi... Sadece okumayın, okutun da...
Sevdiğim bir paragraf: "Şehvet, topuklarımızı kemiren bir orospudur! Ve bu orospudan bir parça et esirgendiğinde, bir parça ruh için yalvarmayı çok iyi becerir..."