31 Temmuz 2009 Cuma

Yeni Single Herkese Bedava...


Geçtiğimiz gün "Kraliçe Dönüyor" başlıklı yazımda Whitney Houston'un yeni albümünün müjdesini vermiş ve şarkıları tanıtmıştım. Kraliçe döndü, hem de dinleyicilerine albüme adını veren harika parçayı hediye ederek...

http://www.whitneyhouston.com/ adresini tıklıyorsunuz , hemen sağdaki haberler bölümünde "I Look To You Free Download" bölümüne gidip, aşağıda linkleri verilen ülkelerden birine tıklayıp bu harika şarkıyı indirebiliyorsunuz...

Ve bu geri dönüşe layık olabilmek için Eylül'de çıkacak orijinal albümü de lütfen alıyorsunuz... Korumamız gereken kaç efsane var ki?

28 Temmuz 2009 Salı

Gülümseyin , çekiyorum :)

Milyon kere de izlense, kahkahalarla güldürebilen sahneler var... Aklıma geldikçe izlediğim bu videoların bazılarını, zaman zaman burada paylaşmak istiyorum...
İşte ilki: Jim Abrahams 1988'de yönetmenliğini yaptı. Bette Midler ve Lily Tomlin oynadı... Filmin adı "Big Business". Bette'in ikiziyle karşılaştığı ve aynaları denediği sahnelerle, Lily Tomlin'in çıngıraklı yılan hareketini izlediğimden günden beri unutmadım:)

21 Temmuz 2009 Salı

Kraliçe Dönüyor...



Aylar önce bir video paylaşım sitesinde "I Look To You" adlı bir şarkı dinlemiştim. Müthiş müzisyen R. Kelly piyano başında şarkıyı okuyordu, ama ne okuma... Sözler çok özellikli değil, beste çok farklı değil ama yorumla nasıl da değişen ve insanın tüylerini diken diken eden bir şarkıydı. Videonun altındaki yorumlarda, bu şarkının Whitney Houston için yapıldığı dedikodularının dolaştığı söyleniyordu. Şarkıyı dinlediğim anda garip bir şekilde benim de içimden geçen şey oydu. O şarkıyı Whitney Houston okumalıydı ve bunca aradan sonra yeni bir "I Will Always Love You" ile müziğe harika bir dönüş yapmalıydı...


Daha sonraları yeni albüm haberlerini takip ettim. Ve birkaç gün önce Whitney Houston'ın resmi albüm kapağı görcüye çıktı. Hem çok şaşırdım, hem de hiç şaşırmadım desem yeridir. Albümün adı, içindeki bir şarkının adıyla aynıydı..."I Look To You"...


Şimdi bu yazıyı yazarken şarkı listesinin de resmen açıklandığını okuyorum. Whitney Houston öyle büyük bir ses, öyle gerçek bir yıldız ki; hakkındaki tüm insafsız yorumları duymamazlıktan gelip, albümünü merakla bekliyorum... Kraliçe'nin dönüşü muhteşem olacak, bunu biliyorum...


1 Eylül 2009 tarihinde çıkacak albümün şarkı listesi de şöyle:


1. Million Dollar Bill
2. Nothin' But Love
3. Call You Tonight
4. I Look To You
5. Like I Never Left (feat. Akon)
6. A Song For You
7. I Didn't Know My Own Strength
8. Worth It
9. For The Lovers
10. I Got You
11. Salute

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Jale Demirdöğen'den "Kusursuz Veda"...

Jale Demirdöğen, uzun zamandır şiirlerini hayranlıkla okuduğum İzmir'li bir şair... Kendisinden ikinci şiir kitabını bekliyorduk ki, o ilk romanı "Kusursuz Veda" ile şaşırttı okuyucularını... Aslında kitabına "ilk roman" demekle haksızlık yapmış olabilirim... O kadar ustaca bir kurgu ve anlatım yakalamış ki, yazarın "romancı" kimliğine yeni demek doğru değil sanki... Kitap hakkında çok ipucu vermem yanlış olur çünkü sürprizli ve okuyucusuyla karakterlerini sürekli terazinin kefelerinde tarttıran bir akışta ilerliyor... Okuduktan sonra tartışılacak ve başkalarıyla iletişimimiz hakkında üzerinden geçip düzeltilecek çok şey var gerçekten... Merak edenler için kitabın kapak resmini ve arka kapak yazısını ekliyorum... Okuyan olursa da konuşmak için buradayım:)



Bir veda ancak; masumiyeti kadar ölümsüz ve ancak; mahkûmiyeti kadar huzursuzdur. Bir veda ancak; giden, kalanı kusuruyla yüzleştirmeyi başarabildiğinde kusursuzdur. Hayatının yarısını sağır yaşayanlar, diğer yarısını dilsiz yaşamayı göze alacaklardır. Çünkü vaktiyle sesini duyuramamış olan vicdan, günü geldiğinde daha yüksek sesle konuşup, sahibinin karşında bir intikam gibi duracaktır! Ve insan, her koşulda ve her şeye rağmen suçunu bir başkasının üzerine yıkmak üzere donatılmıştır; ta ki bugünün, düne dönüşü imkânsız bir uzaklık olduğunu anlayıncaya kadar...

***

İnsan ilişkileri ve iletişimsizlik hakkında derin ve soluk soluğa bir roman "Kusursuz Veda". Kendisini sorgulayan ve vicdanıyla hesaplaşabilenler için, okuyucusunu karşısına davet eden bir boy aynası hatta...

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Dolores Yeni Albümüyle Geliyor...


"The Cranberries" birçok müzikseverin kişisel tarihinin en önemli parçalarından biri bence. Bir grup, dağıldıktan sonra bile varlığını bu kadar güzel koruyabiliyorsa; gerçekten kalıcı ve özel bir durum yaratmış demektir... Grubun vokalinin sağlam olması, tavrının ve sesinin benzersiz olması da bu kalıcılığın en büyük nedeni diye düşünüyorum. Müzikal yolculuğuna solo albümlerle devam etme kararı alan ve "Are You Listening?" adlı çalışmasıyla ilk adımı atan Dolores O'Riordan, ikinci solo albümü "No Baggage" ile çok yakında özleyenlerini sevindirecek... Albümün tanıtımı yapıldı ve hatta şarkı listesi de açıklandı... Ben merakla bekliyorum:)




1. Switch Off The Moment
2. Skeleton
3. It's You
4. The Journey
5. Stupid
6. Be Careful
7. Apple Of My Eye
8. Throw Your Arms Around Me
9. Fly Through
10. Lunatic
11. Tranquilizer

12 Temmuz 2009 Pazar

bu senin "çıkış bileti"n...


hiçbir aşkın gölgesinde büyümez beyaz bir gül...
beyaz bir gül ancak ağlayarak okunmuş bir kitabın sayfaları arasında ağlatanını hatırlatıp ölür...

orada,
senin kalbinle, benim yüreğimin arasında,
-bazısına sorsan ikisi de aynı der aslında-
hiç geçilmeyen bir köprü var...

sırtını dönsen aşkın kapısı arkanda
ve önünde sonsuza uzanmış ufuk çizgisinde arıyorsun suçu...
suçun ve aşkın arasındaki yol dar...

şimdi altın kafesinde tuttuğun resim
sararıp solduğunda
ve öylece kafesin parmaklıklarından havaya uçuştuğunda
kendi aynana bakacaksın biliyorum...
ben kilidimin anahtarını çoktan bir sokak çocuğuna hediye etmiş,
seni de aşkın yanlış adımları taşımayan kaldırımlarına uğurlamış olacağım
o sıra...

ve o sıra sana geldiğinde,
gözlerin hani o sevdiğim kendi renginde parladığında
bana susacaksın...
susayan ama konuşamadığı için sadece sustuğu sanılan biri olacaksın...

iki güzel kelimeyi yanyana getiremeyen bir çölden kaçarken,
iki güzel kelimeyi yanyana yakıştıramayan başka bir çöl de sen yaratacaksın...

her çöl geçilir, unutma istersen,
her çöl geçilir... unutmayacaksın...

şimdi o çağlayan suyun altında dur,
dur ki üzerinden bir semt geçsin, bir sokak geçsin, bir hayat geçsin, bir heves geçsin...
sen de geç kendi üzerinden,
sevmediğin yerleri düzelterek ve hiç acele etmeden...

karşı kıyılarında özgürlük var,
aşk var o kıyının sularında...
hatta yaz da geldi ama,
bu kez karşı kıyıya geçtiğinde bile
aşk hala karşında kalacak,
bunu hep hatırla...

sen bir hevesin çelmesinde sırtüstü uzandığında bir sala;
sana son sözüm bir şarkı yollayacağım buradan,
defalarca kendine yolla diye zarfın üzerine yapıştırmayacağım pulu
gönderirken sen yala...


"ne olursa olsun araya biraz zaman koyunca
acının yüksek ateşi düşüp de ayrılık soğuyunca
adım gibi biliyorum ki bana sen de hak vereceksin
anlayacaksın ama geçici bir süre kızıp köpüreceksin...

bekleme boşuna ben bidaha o altın kafese geri dönmem,
üzülür efendi gibi çekerim acımı ama kolay kolay da ölmem,
yaralıyım elbet, bir arıza bir iz bırakabilir o kadar olsun,
küllenirim bi süre için için yanar, tamamen de sönmem..."



diyeceğim şu ki...

sen cennetin kapısında şeytan kuyruğu arayan damlamamış bal,
ben cehennemin önünde kırmızı gül bakınan usanmamış mal...

hepsi bu kadar...


3 Temmuz 2009 Cuma

Birsen Tezer'den "Cihan"



Birsen Tezer ile tanışmam çok yakın bir dostumun aracılığıyla ve "Çığlık Çığlığa" adlı Ortaçgil şarkısına enfes yorumuyla olmuştur. Sonraları karşılaşmamız, yakın dostluğumuz, büyük sanatından da büyük kalbi ve her defasında büyülendiğim sesi ve sahnesi ile vazgeçilmezlerimden biri haline gelmiştir. "Cihan" adlı albümü bugün satışa çıkmışken ve albümün dinleyiciye ulaşma aşamasına kadar yaşadığımız güzel paylaşımları ve heyecanı düşünürken, hislerime sizi de ortak etmek istedim... Onun hislerine de tabi...


Tanıtım yazısında diyor ki sevgili Birsen Tezer;
"10 yıl süren Bodrum maceramdan sonra İstanbul'a ayak basar basmaz bunca yılın birikimini, yıllardan beri aynı sahneyi paylaştığım grup arkadaşlarıma sözel ve müzikal anlamda anlatmaya başladığımda bir proje fikri kaçınılmaz oldu. Evlerde başlayan çalışmalar ve üretimler şekillenmeye başladığında sonunun bir albüm formatına dönüşeceği aşikardı. Biz de kolları sıvadık ve dostlarımızın yardımı ile ruhumuzdan çıkanları kayıt altına aldık. Kayıtlar ''hücum kayıt'' yapıldı ve o an ne hissedildi ve ne düşünülerek çalındıysa hapsedildi. Kusurlar bırakıldı. Beş kişi tek bir duyguda yoğunlaşıp bütünleşmeyi yaşadı... Gönül gönüle, yüz yüze ve göz göze aynı odada!"




Kaliteli müzik talep eden dinleyicinin ilgiyle sahip çıkacağını düşündüğüm albüm benim için ne kadar özelse umarım duyduğunuzda sizin için de öyle olur... "Çığlık Çığlığa" adlı şarkıyı bu albümdeki en muhteşem kaydından dinlemenizi de özellikle tavsiye ederim...


Albüm Şarkıları :

Aşk Bu Değil / Söz: Rüştü Şardağ Müzik: Avni Anıl
Balıkesir / Söz & Müzik: Zafer Cınbıl
Bilsen / Söz: Birsen Tezer Müzik: Erkan Oğur
Çal Kapımı / Söz & Müzik: Birsen Tezer
Çığlık Çığlığa / Söz & Müzik: Bülent Ortaçgil
Değirmenler / Söz & Müzik: Bülent Ortaçgil
Di Gel Yanıma / Söz & Müzik: İlhan Şeşen
İstanbul / Söz & Müzik: Birsen Tezer
Seher Vakti / Söz: Birsen Tezer Müzik. Erkan Oğur
Sus Pus / Söz & Müzik: Birsen Tezer

2 Temmuz 2009 Perşembe

Elif Şafak, Nilgün Marmara, Irvin Yalom...

Epey bi aradan sonra okuduğum ve paylaşmak istediğim birkaç kitaptan bahsederek başlayacağım söze...
Kitaplardan ilki, içinde bulunduğu konulardan ve yazarlığı dışındaki gündeminden hep rahatsızlık duyduğum; sık sık eleştirdiğim Elif Şafak'ın popüler kitabı "Aşk". Çok seven de var, eleştiren de; hikayeyi yetersiz bulan var, fazla gelen de... "Mevlana ve Şems" hakkında daha önceleri çok okuduğum, araştırdığım halde ben sevdim romanı. Yazarın, herkesin gözünden hikayeye bakma fikrini ve günümüzle bağlantısının kahramanı Aziz Zahara'yı özellikle sevdim... Sırf okuyan bir insanı daha iyi bir insan yapması ihtimali yüzünden bile Elif Şafak için artık kötü söz söylemem... Fırsat bulmuşken yayınevi için birşey söylemem mümkün sadece. Pembe kapaklı bu kitabı erkekler okumak istiyorlarmış ama ellerinde gezdirmekten ve renginden utanıyorlarmış. Yayınevi ve yazarın ortak kararıyla yeni baskılar kül rengi çıkmış. Tamam çok popüler oldu bu roman ama kitap hala daha çok bir kültür ögesi. Renginden dolayı bir kitabı okumayı reddeden biri onu okusa n'olur, okumasa ne... Bence okuyun, hem de pembesinden...


Sevdiğim bir paragraf: "Ah minel aşk! Aşk'tan önce Aşk'tan sonra... Aşk yeryüzündeki en eski, en dirençli gelenektir. Aşık dışlanır ama dışlayamaz. Aşık incinir ama karıncayı bile incitemez. Aşık olunca anlarsın. Yüreğin bir kadife keseye dönüşür, içinde sırma bir yumak; sen bu yufka gönülle kimselere kıyamazsın. Yaşayan ve yaşamış aşıkların safına katılırsın. Korkma! Aşk'ta yok olunca zahiri tarifler, zihinlerdeki kategoriler buhar olur uçar. O noktadan itibaren "Ben" diye bir şey kalmaz. Tüm benliğin olur koca bir sıfır. Orada ne şeriat kalır, ne tarikat, ne marifet. Sadece ve sadece hakikat..."





Diğer kitap aslında ilginç bir tez... İntihar eden şair Nilgün Marmara'nın yine intihar etmiş başka bir şair olan Sylvia Plath hakkında kaleme aldığı, Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümü lisans mezuniyet tezi. Marmara'nın orijinalinde İngilizce olarak yazdığı bu metin, Dost Körpe tarafından çevrilerek ilk kez 2006 yılında yayımlanmış. Plath'ın "Sırça Fanus" adlı kitabını ya da en azından "Lady Lazarus" adlı ünlü şiirini bilenler, yazarın dünyasını az çok tanımışlardır. Nilgün Marmara'nın kaleminden çıkan eserlerin sayısının azlığı nedeniyle, yazdığı "tez" olsa bile bu kitabı daha önemli bir hale getiriyor bence. "Sylvia Plath'ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi" kısa, net ve iki şairin karşılaşma noktaları açısından ilginç bir kitap. Hem okuduktan sonra "Sırça Fanus" adlı kitabı daha da merak edebilirsiniz...



Sevdiğim bir paragraf: "Lady Lazarus'ta, kişisel acı dünyasıyla ortak acı dünyasını birleştirmeyi başarır. Plath, psikolojik zayıflığını ifade eden konuşmacıda odaklanır. Kendini başarılı ve intihara meyilli bir yaratıcı, dinleyicileriniyse insan doğasının faşistçe yönlerini taşıyan sadistler olarak görür. Sonunda, reenkarnasyon yoluyla, "insanlıktan" intikam alabilecek bir cadıya dönüşür..."


Üçüncü kitap aslında bu dönem yeniden okuduğum bir kitap. "Nietzsche Ağladığında" müthiş kurgusu, roman dili ve büyüleyici şahsiyetleriyle dönem dönem tekrar okunması gereken bir kitap bence. Irvin Yalom'un zeki ve usta kalemi tüm kitaplarında kendini ele veriyor gerçi ama bu kitap felsefi açılımların zorlayıcılığının altından kalkabilmesi nedeniyle daha çok övgüyü hakediyor. Doktor Breuer karakterine yakınlık duymayan ya da Nietzche'nin söyledikleri üzerinde uzun uzun düşünmeyen var mıdır bu kitaptan sonra bilemiyorum. Bildiğim okunması şart olan kitaplar listesindeki çok iyi derecesi... Sadece okumayın, okutun da...



Sevdiğim bir paragraf: "Şehvet, topuklarımızı kemiren bir orospudur! Ve bu orospudan bir parça et esirgendiğinde, bir parça ruh için yalvarmayı çok iyi becerir..."