Birkaç yazı önce adı geçtiğinden ve bundan sonraki yazıda da geçeceği için Nil Karaibrahimgil'in web sitesine bir uğrayayım dedim. Bakalım "Nil Kıyısında" adlı dördüncü albümü ne zaman geliyor, neler yapıyor diye... "Nil'in alt benliğinin resmi sitesidir" demiş sitesi için. Yeni düzenlemesiyle biraz ağır işleyen ve dağınık bir site olmuş ama eğlencesi yine yerli yerinde.
2008'in Ağustos ayında Rumeli Hisarı'nda verdiği konsere mırın kırın ederek gidip, sahnesinden büyülenerek deli gibi eğlendiğim bu orijinal kadının her yaptığını takip ediyorum nedense. Kendisini çok samimiyetli bulduğumu söyleyemem aslında ama acayip bir "beni izle"si var bu kızın... Mesela o gün konserinde eline gitarını alıp yeni bir şarkısını okudu, albüm çıksa da dinlesem diye sabırsızlanıyorum.
Sitesindeki notlarda aynı zamanda bu yazının başlığı da olan cümleyi görünce hem gülümsedim hem de aklıma eski zamanlara ait İngilizce yazılmış başka bir Nil şarkısı geldi. 1997 yılında yaptığı "OM" adlı parçanın sözleri... Bilmeyenler vardır diye bir sürpriz yapayım dedim. Buyrun bir bakın İngilizce yazan Nil ile Türkçe yazan Nil'i de karşılaştırmış olursunuz hem:)
OM
I'm so fixed my mind, no stereo sound suggestion is demanded / I'm so fixed my mind, I'll be allright no doctors recommended / since all these have their meanings / no more hopes and no beginings / life won't make you a "dear", are you sure you're aware / life won't give you a dear and won't let you stay here, forever / so paint it black, boy, that's the color of night / pain you feel is something bleeding inside / so paint it black, boy, that's the color of night / pain you feel is something creeping inside so heal it / when you feel it...
2008'in Ağustos ayında Rumeli Hisarı'nda verdiği konsere mırın kırın ederek gidip, sahnesinden büyülenerek deli gibi eğlendiğim bu orijinal kadının her yaptığını takip ediyorum nedense. Kendisini çok samimiyetli bulduğumu söyleyemem aslında ama acayip bir "beni izle"si var bu kızın... Mesela o gün konserinde eline gitarını alıp yeni bir şarkısını okudu, albüm çıksa da dinlesem diye sabırsızlanıyorum.
Röportajlarında anlattığı ünlü olma hikayesinde de bu "eline gitarı alma" durumunun büyük anısı var gerçekten. Daha albüm yapmadan hatta bu sektörde adı duyulmadan önce Amerika'da Ahmet Ertegün'e gitmiş Nil, şarkılarını dinletmek için. O zamanlar İngilizce şarkılar yazıyor tabi. Ahmet Ertegün'de müzikte dünya devi Atlantic Records'ın sahibi bildiğiniz gibi. Nil çalıyor söylüyor, Ertegün'de dinleyip çok beğendikten sonra Nil'e bir tavsiyede bulunuyor. Amerika'da elinde gitarla söyleyen güzel ve yetenekli çok şarkıcı olduğunu, Türkiye'de müzik yapmasının kendisi için daha iyi bir kariyer olacağından bahsediyor. Sonra Nil Türkiye'ye dönüp, bildiğimiz o orijinal işlerle kendine güzel bir kariyer başlangıcı yapıyor.
Sitesindeki notlarda aynı zamanda bu yazının başlığı da olan cümleyi görünce hem gülümsedim hem de aklıma eski zamanlara ait İngilizce yazılmış başka bir Nil şarkısı geldi. 1997 yılında yaptığı "OM" adlı parçanın sözleri... Bilmeyenler vardır diye bir sürpriz yapayım dedim. Buyrun bir bakın İngilizce yazan Nil ile Türkçe yazan Nil'i de karşılaştırmış olursunuz hem:)
OM
I'm so fixed my mind, no stereo sound suggestion is demanded / I'm so fixed my mind, I'll be allright no doctors recommended / since all these have their meanings / no more hopes and no beginings / life won't make you a "dear", are you sure you're aware / life won't give you a dear and won't let you stay here, forever / so paint it black, boy, that's the color of night / pain you feel is something bleeding inside / so paint it black, boy, that's the color of night / pain you feel is something creeping inside so heal it / when you feel it...
2 yorum:
Popüler Yorum,
Senden Ahmet Ertegün ve Arif Mardin ile ilgili bir yazı da bekliyorum. Gerçekten Türkiye için hayırlı kişiler olduğunu düşünüyor musun?
Zira ben düşünmüyorum. Ahmet Ertegün, Nil yanına gittiğinde onun elinden tutup yardım edebilirdi, burda gitarlı çok kız var, sen Türkiye'ye git demek yerine. Ondan bir Lilly Allen yaratabilirdi, eksiği değil fazlası bile var.
Ya Arif Mardin'e ne demeli, kıçı kırık Norah Jones'ı çıkardı da insanların götü düştü bu iğrenç sesli kadın için, Grammy bile verdiler. Bette Midler'ı şöhret yaptı ama ne Sertab Erener'e ne Şebnem Ferah'a ne de yetenekli diğer Türk şarkıcılarına yardım etti. Bunların hepsi elinden tutulmaya ihtiyacı vardı, Tarkan ve Sertab kendi başlarına çabaladı ama olmadı işte.
çok sağol yorumun için, yakında o konu hakkında birşeyler yazmayı düşünüyordum gerçekten... aynı şeyleri düşünüyorum seninle....
Yorum Gönder