En son "Notes On A Scandal" ve "Breaking and Entering" filmlerini izledikten sonra sinemadan büyük bir tatmin duygusuyla ayrılmıştım. İnsanın izlediği filmden beklentisinin tam karşılığını alıp da çıkması fazla rastlanır bir şey de değildir ayrıca. O hazzın sonrasında film hakkında düşünmeye, konusu açıldığında tartışmaya ve zaman geçtikçe başka detayları da anlamlandırmaya devam eder insan... "Slumdog Millionaire" adlı film de uzun zaman sonra ilk kez tatmin eden harika bir hikaye. Altın Küre Ödülleri'nde kazandığı en iyi yönetmen, en iyi film, en iyi senaryo ve en iyi film müziği heykelciklerinden sonra film hakkında ne hissettiğimi yazmak istedim.
Film Hindistan'ın Mumbai şehrinde yaşayan ve tesadüflerle televizyonda yayınlanan "Kim Milyoner Olmak İster" adlı yarışma programına katılmaya hak kazanan bir gencin, şans ve güven kavramlarıyla sınanan duygusal hikayesini anlatıyor. İnsan hayatında şansın ve tesadüflerin aslında ne kadar önemli olduğunun ve herkesin kişisel yolculuğunda en çok kendine inanması gerektiğinin de altını çiziyor. Hatta bunu para-hayat-şans-kader-aşk temalarıyla anlatırken "bu yaşam senin ve bir kez" sloganını doğruluyor adeta. Aslında filmin izleyene göre önceliği ve mesajı değişebilir. Bunu bir aşk filmi olarak görecekler de vardır elbet, ya da çocukluk dramı olarak seyredecekler, belki bir başarı hikayesi diyecekler de vardır... Ama "Kötü Eğitim" benim için nasıl kesin bir "hırs" filmiyse, "Slumdog Millionaire"de o kadar "şans ve kader" hakkında bir film. Jamal Malik adlı gencin yarışmada sorulan tüm soruların cevabını biliyor olmasının hikaye üzerindeki anlamı, bu zeki senaryonun herkesin tüylerini diken diken etmesinin bir kanıtı belki de...
Öncelikle filmin ilk yarısındaki çocuk oyuncuların doğal ve başarılı performansı gerçekten inanılmaz. Sanki karşılarında bir kamera ve bir yönetmen yokmuş gibi. Belgesel kıvamındaki çekimlerle gecekondu mahallelerinin görüntüleri, halkın yaşayışı ve Hindistan panoraması hikayeye derinlik katarken, müzik kullanımı da izleyeni ilk dakikalardan itibaren filme daha da yakınlaştırıyor. Her yaştan izleyiciye bir vaadi var yönetmenin, herkesi etkileyecek bir yan öyküye sahip olan bu filmde. Belki de en çok bu yüzden "büyük film" tabirini hak ediyor. Yönetmen Danny Boyle aslında "Trainspotting" filmiyle parlamış ve genel olarak alternatif hikayeleri filme alan bir yönetmen olarak tanınmış olsa da, bu filmde yabancısı olduğu bir topluma ve bireye yarışma formatını kullanarak ortak bir görüş mesafesinden yaklaştığı için samimi ve başarılı bir film ortaya çıkarmış. Aynı zamanda özgün tatlara da yer vermiş, hatta filmin sonunda "müzikal Hint filmlerine" yaptığı göndermeyle izlediğimiz hikayenin ait olduğu kökleri ve atmosferi bir kez daha selamlamış.
Filmin ayrıntılarını ve sürprizlerini anlatarak, henüz izlememiş olanları bu harika seyirden soğutmak istemiyorum. Sadece şunu diyebilirim ki, "Slumdog Millionaire" sadece 2008'in en iyi filmlerinden biri olarak değil, sinemaseverlerin kişisel listeleri için de en iyilerden biri olarak kalacaktır. Tıpkı "Requiem For A Dream", yönetmenin diğer bir filmi olan "The Beach" , "Memento" ya da "Eternal Sunshine Of The Spotless Mind" örneklerinde olduğu gibi.
Filmi izleyin, umudunuz hep canlı kalsın ve yaşadığınız hiç bir anın anlamsız olmadığı gerçeğini kendi kendinizle kutlayın. Başkalarına güvenmeye devam ederek yaşarken, kendinize de bir şans vermeyi hiç unutmayın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder